Psikiyatri mi ? Psikolog mu?
Danışan: Psikoterapi ne işe yarar bilmiyorum. Psikiyatriste mi gitmeliyim, yoksa psikoloğa gitmeliyim?
Psikolog: Peki ikisinin arasındaki farkı biliyor musunuz?
Danışan: Tam olarak bilmiyorum, bazen karıştırıyorum. Anlatırsanız sevinirim.
Psikolog: Her iki uzman da ruhsal sağlık alanında çalışır. Bu nedenle birbiriyle karıştırıldıkları olur. Kısaca anlatmak gerekirse en önemli fark ; psikiyatristler, tıp hekimi (doktor) olup, duygusal ve davranışsal sorunların fiziksel kökenli olduğundan yola çıkarak şikâyetleri veya sorunları ilaç yoluyla tedavi eder. Psikologlar ise duygusal ve davranışsal sorunların psikoloji kaynaklı olduğundan yola çıkarak, sıkıntıların, zorlukların, uyumsuzluğun, işlevsel olmayan düşünce ve davranışların nedenlerini araştırarak kişinin aradığı psikolojik sağlığa kavuşmasını ‘konuşma terapisi’yle sağlar. İlaç yazma hakları yoktur.
Danışan: Psikoterapi nasıl yardımcı olur?
Psikolog: Psikoterapi, yaşamınızdaki sorunlarla başa çıkmanız için işlevsel yollar öğrenmenize yardımcı olmaya odaklanılan bir süreçtir. Amaç, sizde sıkıntı yaratan düşünce yapınızı keşfetmenizi sağlamak ve bu konuda yapmanız gereken değişiklikleri fark edip değiştirmenizde size destek olmaktır.
Danışan: Psikoterapide ne yapıyor olacağız, biraz da ondan bahseder misiniz?
Psikolog: Terapi sürecinin başında, sıkıntılarınızı, şikâyetlerinizi, yaşamınızda yapmak istediğiniz değişiklikleri, hedeflerinizi ve terapiden beklentilerinizi inceleyeceğiz. Tüm bunlara ulaşabilmek için bir plan yapacağız ve bu planın içine ulaşılabilir daha küçük hedefler yerleştireceğiz. Böylece terapi sürecini en etkin şekilde kullanmış olacağız. Diğer yandan, sizin terapi sürecine aktif katılımınızı teşvik edip, kendinizin terapisti olmanızı öğretmeye çalışacağım. Bu sayede, kazandığınız yeni becerilerden, hem terapi sırasında hem de terapinin bitirilmesinden sonra, şikayetlerinizin tekrarlanmasını önlemek için yararlanabileceksiniz.
Tedaviye İhtiyacım Olduğunu Nasıl Anlayabilirim?
Bazı psikiyatrik rahatsızlıklar kişinin kendisi için sıkıntı verici, huzur kaçırıcı olabilir. Bu durumlarda zaten bir uzmanla görüşmek gerektiği açıktır. Bazen belli bir fiziksel sebep görülmediği halde kilo kaybı, uykusuzluk veya aşırı uyku hali, mide-bağırsak sistemi sorunları (gaz, şişkinlik, bulantı vb) da psikiyatrik bir tablonun öncül belirtileri olabilir. Bu kadar net bir durum yoksa dahi sevdiğiniz, size değer verdiğini bildiğiniz dost veya akrabalarınızın sizdeki değişikliği fark edip bir uzmanla görüşmenizi önermelerini ciddiye almanız doğru olur. Çoğu zaman aileler, eşler veya arkadaşlar sevdiklerinin bir takım duygular, davranışlar ve/veya çevresel etkenlerle başa çıkmakta zorlandığını fark eden ilk kişilerdir. Bu zorluklar arkadaş, iş ve aile ilişkilerinde problemler, uyku/yeme bozuklukları, madde kullanımı, duygusal dengesizlikler olarak kendini gösterebilir. Farklı yaş gruplarından kişilerin farklı davranış ve belirtilere sahip olabileceğinin farkına varmak ve kendi yaş grubunuzun ortak belirtilerini dikkate almak önemlidir.
Tedaviye Nasıl Başvurabilirim?
0212 872 82 92/ 0212 872 60 61/ 0530 321 65 25/ 0530 301 97 61 numaralı telefonlarımızı arayarak randevu almak için bize ulaşabilirsiniz.
“Panik Atak” ne değildir ?
Günümüzde “panik atak” kişilerin çok yaygın dillendirdikleri ancak bir o kadar da hatalı bilinen bir kavramdır. Gündelik yaşamda pek çok stresli durumla baş başa kalırız ancak çoğu kez stresli durumu doğru yönetemeyiz. Strese maruz kalan beden bu duruma çeşitli fizyolojik tepkiler verir. Bu tepkiler aslında bedenin zorlandığı durumla daha kolay baş etmesini sağlayacak ve bedeni kaçmaya ya da savaşmaya yönlendirecek gücü veren bir dizi tepkiyi içerir ve bu tepki zinciri aslında bir çeşit alarm sistemidir. Yoğun stresin beraberinde getirdiği bedensel değişiklikler ve gün içinde yaşanan gerginlikler şimdilerde insanlar arasında “bende panik atak var” şeklinde isimlendiriliyor.
Peki “panik atak” diye bir ruhsal rahatsızlık gerçekten var mı? Daha doğrusu bu biçimde tanımlanan sorun aslında nedir?
Panik Bozukluk en basit tanımı ile, DSM’de Kaygı Bozuklukları altında sınıflanan; tekrarlayıcı ve beklenmedik panik ataklarının yaşandığı, atağın sonuçlarından korkmayı içeren bir ruhsal rahatsızlıktır. Kişi bedeninde çeşitli belirtiler hisseder. Bunlar; kalp çarpıntısı, nefessiz kalma duygusu, göğüs ağrısı, terleme, titreme, mide bulantısı, karıncalanma, uyuşma vb.. bedensel belirtileri içerir. Bununla birlikte kişi, ölüm korkusu ve delirme ya da kontrolü kaybetme korkusu gibi bilişsel belirtiler yaşar. Bu bedensel belirtiler ve korkutucu düşünceleri (ölüyorum, kalp krizi geçiriyorum vb..) içeren durum “panik atağı” olarak isimlendirilir. Burada önemli olan kişinin bedensel belirtilerinin herhangi bir sağlık sorununa ya da madde kullanımına bağlı olmadan aniden ortaya çıkması ve beklenmedik anlarda tekrarlamasıdır. Atakların beklenmedik ve tekrarlayıcı olması kişiyi “atak ne zaman, nerede gelecek” şeklinde bir kaygıya soktuğu için bu kişilerde çeşitli güvenlik önlemleri ya da kaçınma davranışları gözlenir. Bunlardan en belirgin olanları; yalnız dışarı çıkmamak, evden uzaklaşmamak, toplu taşıma araçları ile seyahat etmemek, köprü ve tünellerden uzak durmak, heyecan verici aktivitelerden (örn. korku filmi izlemek, adrenalini yüksek sporlar yapmak) uzak durmaktır. Kişiye panik bozukluk tanısının konabilmesi için tekrarlayıcı ataklar sırasında yukarıda bahsi geçen bedensel, bilişsel belirtiler ve ataklar arasında kaçınma, güvenlik davranışlarının belirli bir süre boyunca ve de çeşitli koşullar altında ortaya çıkması gerekmektedir. Diğer tüm ruhsal sorunlarda olduğu gibi panik bozuklukta da tanı bir ruh sağlığı uzmanının değerlendirmesi sonrasında belirlenir ve uygun tedavi prosedürleri hastaya tavsiye edilir.
Akılda kalması gereken en önemli nokta insanların hayatları süresince zaman zaman panik atakları yaşayabilecekleridir. Bu panik atakları, yaşam stresleri ya da tehlike içeren durumlar karşısında vücudun kendini savunması ve/veya çözüm bulması için ortaya çıkardığı doğal ve normal tepkilerdir. Ancak temel amacı kişiyi korumak olan bu alarm sisteminin bozulması; tehlike içermeyen durumlar karşında dahi korku ve kaygı tepkileri vererek, kişiyi gündelik hayat aktivitelerinden ve rutininden uzaklaştıracak bir hal alması sorunun başladığı yerdir. Eğer siz de kendinizde tehlike içermeyen durumlarda dahi ortaya tekrarlayıcı şekilde çıkan, yukarıdaki belirtileri içeren ve sizi günlük aktivitelerinizden uzaklaştıran bir değişim yaşıyorsanız bir ruh sağlığı uzmanına danışmanız gerekmektedir.
Terapi Birçok İnsan Tarafından Konuşma Tedavisi Olarak Bilinmektedir. Gerçekten Terapiyi Kısaca Tanımlarmısınız?
Günlük konuşma dilimize bu şekilde bir kullanımı olmasına karşın aslında çok ta bire bir karşılığı olmayan bir kullanımdır.Terapiyi daha çok varolan soruna karşı geliştirlen tutum değişikliği olarak kısaca açıklamak mümkündür. Yapılan uygulamaya terapi,uygulamayı yapan kişiye terapist, uygulamaının yapıldığı alanada terapi ortamı ve geçirilen süreyede terapi süreci diyebiliriz .
İnsan Başka Bir İnsanla Konuşarak Onu Nasıl Tedavi Edebilir?
Tedavi olarak düşündüğünüz şey ilaç tedavisi veya cerrahi tedaviyse böyle bir tedavi değildir. Ancak tedaviye herhangi bir şekilde gerçekleştirilen bir değişim süreci ve değişim ortamının sağlaması gibi değerlendirirseniz ,terapiyi de tedavi olarak değerlendirebilirsiniz. Danışanın herhangi bir durumdaki düşünce, duygu ve davranışını kendisinden farklı bir şekilde düşünülebileceği, hissedilebileceği ve davranılabileceğinin kendisine gösterilmesi ve kendisinin de bunu uygulayabilir hale getirilebilmesidir. Belki de en kısa tabiri ile herhangi bir durum karşısında olasılıkları artırabilme sanatıdır. Tedavide, terapist de sözel olanlar ön planda olmak üzere bazen beden dilinide kullanarak etkili olmanın yollarını arar.
Eğer Tedavide Sadece Konuşacaksak,
Ben arkadaşlarımla da çok konuşuyorum zaten, bir Terapist İle konuşmam durumu nasıl değiştirecek?
Günlük yaşantımızda biri çok konuyu biri çok kişi ile konuşuruz. Terapi ortamında yapılan konuşmaların gündelik konuşmalardan en önemli farkı, kişinin görüştüğü kişiden bir talebi vardır, ortada bir durum vardır, kişinin amacı bulunduğu düşünsel ve duygusal dünyasından kendisinin çıkmasına yardımcı olacak farklı bir bakış açısı beklemektedir ,bunun için bu konuda eğitim görmüş ve bu konularla her gün karşılaşan bir profesyonelden ücrete mukabil görüşmeler yapar. Kısacası Terapist. insan psikolojisi konusunda uzun yıllar eğitim almıştır,profesyonel olarak işini yapmaktadır, sadece amacı duruma olan değişim farkındalığınızı geliştirmektir. Haklı olmanın, sizi yargılamının, sizi kızdırmanın, sizi üzmenin veya mutlu etmenin peşinde değildir. Varolan gerçekle başetme becerilerimizi yükseltmek amacındadır. Mutlak tarafsızlık peşindedir, değişimin tarafındadır.
Terapist, sizinle bir geçmiş paylaşımı yoktur, gelecek tede sizinle bir paylaşımı olmayacaktır. Yani tarafsızdır, hem siz hem de terapist belirli bir ortamda belirli bir konuyu görüşmek için buluşurlar, her iki tarafta şimdi sırasımı bunu konuşmanın diyemezler.
Terapistlerin Benim Arkadaşlarım ve Annemden Daha Farklı Ne Söyleyebilir Bana?
Bu duruma şöyle tersinden de yanıt verebiliriz, ne söyleyebileceklerinin dışında ne söylemeyeceklerini açıklarsak daha anlamlı olur kanımca.
takma kafana… demezler
bize de aynısı olmuştu … demezler
sende çok meraklısın … demezler
geçmişte de böyle olmuştu, boşver …. demezler
sen merak etme, ben Babana söylerim… demezler
sen de çok sabırlı olmuşsun bırak gitsin …. demezler
boşanmakta çok gecikmişsin … demezler
zaman herşeyin ilacı … demezler
bunu yeni mi öğrendin canım … demezler
Terapist olarak adlandırdığımız kişinin özellikleri nelerdir?
Terapist olarak adlandırdığımız kişiler bu konuda gerekli eğitimleri almış ve sertifika programlarını tamamlamış kişilerdir. Klasik mananada terapist yetiştiren okullar yoktur, daha çok psikoloji ve psikiyatri alanında çalışan kişilerce ,belirli bir zaman diliminde tamamlanan sertifika programlarına katılım sağlanarak terapist olunur. Bu programlar bazen duruma göre birkaç yıl sürebilir. Bu tarz programlarda genel bir terapist yetiştirmek ten çok ,özgün bir alanda ,örneğin bilişsel davranışçı terapist, cinsel terapist, dinamik yönelimli terapist, oyun terapisi, sinema terapisi, resim terapisi gibi bölümere ayrılır.
Terapist olarak çalışabilmek ve insanlarla tedavi olarak adlandırdığınız çalışmaları yapabilmek için hangi okulları bitirmiş olmak gerekir?
Türkiye’ de daha çok psikiyatri, psikoloji, pedagoji, rehberlik ve psikolojik danışmanlık birimlerinden terapi programlarına katılım sağlanıyor. Terapiyi eğer bir sorun çözme yöntemi olarak kullanacaksak ,örneğin evlilik problemlerinin çözümünde evlilik terapisi veya iş yerinde yaşadığımız terfi probleminin çözümünde ,özel bir klinik eğitime bazen gerek kalmayabilir. Ancak Depresyon, Kaygı Bozukluğu veya benzeri başka PSİKİYATRİK TIBBİ bir durum söz konusu ise, Psikiyatristler, psikiyatrik muayene sonucunda klinik psikologlara var olan bu TIBBİ durumla başa çıkma yeteneklerinin öğretilmesi ve geliştirilmesi için terapi desteği sağlamak amacıyla hastalarını yönlendirebilirler.
Bu gibi durumlara destek sağlayan terapistler dört yıllık eğitim veren Fen Fakültelerinin Psikolji bölümlerinden mezun olduktan sonra iki yıllık Klinik Psikoloji Yüksek Lisans eğitimi almış kişilerdir.
Psikoterapist Ne Demektir?
Psikoloji biliminin temel önermelerini dikkate alarak uygulanan terapi yöntemlerine denir.
Terapistle, Psikoterapist arasında fark var mıdır?
Terapi de amaçlanan değişim süreci eğer psikolji biliminin temel teorileri dikkate alınarak hazırlanmış ama bu değişimin farkındalık süreci psikoloji haricindeki alanlardan destek almışsa
Psikiyatristler de Terapi Yapabilir mi?
Psikiyatristler Tıp Fakültesi mezunu olduklarından dolayı öncelikle birer tıp doktorudur. Tedavi de kullandıkları Tıbbi ilaçların yanında bazen kısa süreli destekleyici veya iç görü kazandırıcı klinik bilgi ve birikim içeren konuşmalarla hastalarına yardımcı olabilirler. Ancak bunun böyle olması onları birer terapist yapmaz. Terapist olmak için seçilen terapi alanına uygun ,uluslararası geçerliliği olan bir sertifika programının öngördüğü saatlerde eğitim almış olmak gerekir.
Psikoterapistlerin Devlet veya Özel Kurumlarda çalışmasını belirleyen koşullar var mıdır?
Sağlık Bakanlığının yayınladığı yönetmelikler doğrultusunda değerlendirildiğinde ,terapist olarak çalışacak Psikologların, Klinik Psikolog olması zorunludur. Klinik psikolog olarak çalışacak bu kişilerin, eğer bulundukları ortamlarda Psikiyatrik Tıbbi durumlara da terapi yapması isteniyorsa , o zaman bu hastaların daha önce bir Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı (Psikiyatrist) tarafından muayenesi yapılmış ve bu şekilde bir destek için kendilerine yönlendirilmiş olması gerekmektedir.
Terapi Süreci Kısıtlı Bir Zamanda Yapılmasının Sebebi Nedir? Bu Zaman Neden Kurumdan Kuruma Değişmektedir?
Terapi ihtiyacı duyan kişinin kendi hayatında var olan bazı sıkıntılarla ilgili duruşunu değiştirmek için öncelikle kendisine olan özsaygısını artırmak gerekir. Kendisi için bir şeyler yapabildiğini ve önemli bir birey olduğu hissiyatını ,sadece kendisi için ayrılmış bir zaman diliminde sadece kendisi konuşulacağı vurgusu yapılmalıdır. Bu zaman dilimi çok geniş olmamalıdır çünkü konuşulan konular daha sonra karışır ve unutulur. Bu zaman dilimi çok kısa olmamalıdır çünkü hasta ve terapist meramını anlatamayacağı kaygısı oluşmamalıdır. Okullarda olduğu gibi sağlıklı bir dikkat ve iletişim ve aktarım için bu sürenin 45 dakikadan az ve 60 dakikadan fazla olması istenmemektedir. Ancak her hasta veya danışanın durum farklılıkları gösterebileceği gibi evlilik terapisi veya hipnoterapi gibi bazı farklı uygulamalarda da zamansal farklılıklar gösterebilir.
Terapinin Sıklığını Belirleyen Nedir?
Terapi etkinliğini belirleyen önemli değişkenlerden bir tanesi de terapinin hangi sıklıkta yapılması gerektiği ile ilgili durumdur . Kişinin terapiye hazırlanması gibi bir durumdan bahsedilmektedir. Terapist bu konularda profesyonel olduğu için onun için bu durum günlük çalışma hayatının bir parçası haline gelmiştir. Hasta veya danışanın terapiden nasıl faydalanacağı ve terapistten neler beklemesi gerektiği eğer daha işin başında kendisine anlatılırsa, amaçlanan farkındalık artışı da daha hızlı olacaktır. Artan bu farkındalık ile danışan veya hasta geçirilen bu süreden maximum seviyede faydalanacaktır. Bazı durumlarda bu sürenin artması başka bazı sıkıntları birlikte getireceği için farkındalığın daha hızlı gelişmesi için terapist daha fazla sürelere ihtiyaç duyar ve bunu danışan veya hasta ile paylaşır. Terapist kendi klinik tecrübelerine dayanarak bu süreyi bazen önceden söylese dahi bunun kesin olmadığınıda bildirir. Kısacası terapiste geliş sebebi, hasta ise ön tanısı, evli olup olmadığı, sosyal desteği olup olmadığı, çalışıp çalışmadığı ve dolayısıyla maddi durumu, gibi birçok etmen burada belirleyici bir rol oynamaktadır. En uygun olan yöntem bizce, tüm bu ve bundan farklı değişkenleri de dikkate alarak ve ilk görüşmede terapi ile ilgili bilgileri de verdikten sonra bunu hasta veya danışanın kendisi ile kararlaştırmaktır.
Terapi birçok insan tarafından konuşma tedavisi olarak bilinmektedir.
Aslında terapi nedir ve insan, başka bir insanla konuşarak onu nasıl tedavi edebilir?
Psikoterapi, bu konuda gereken eğitimi almış bir klinik psikolog ya da psikiyatr ile psikolojik temelli sorunlarının çözümü için başvuran danışan arasındaki tedavi amaçlı bir işbirliği sürecidir. Danışan, uzman eşliğinde duygu, düşünce ve çatışmalarını güvenli bir biçimde keşfetmeye çalışır. Bu süreçte terapistin yorumlamaları ve desteğiyle danışanın iç çatışmaları üzerinde çalışılır. Bireye içgörü kazandırmak temel amaçtır. Yani kendisi ve yaşadıkları üzerinde farkındalık geliştirmesini, kişinin görünüşte anlam verilmesi güç olan bazı duygulanımlarının ve davranışlarının altında yatan nedenleri fark etmesini sağlamak, sonuç olarak kendisiyle daha farklı bir düzeyde tanışık olmasını kolaylaştırmak hedeflenir.
Bir terapistle konuşmam durumu nasıl değiştirecek? Terapistler benim arkadaşlarım ya da annemden daha farklı bana ne söyleyebilir?
Terapist ile danışan arasındaki ilişki, profesyonel, danışan odaklı, etik kurallara bağlı, danışan ve terapistin birlikte belirlediği bir çerçevesi (seansların sıklığı, günü, saati, ücreti) olan, tedavi edici bir ilişkidir. Arkadaşlarla yapılan görüşmeden farkı, terapi görüşmelerinin yapılandırılmış ve bir amacının olmasıdır. Gelişigüzel ve rastlantısal değildir. Psikoterapi sürecinde de yapılan paylaşımlar kişinin rahatlamasına neden olsa da aslında terapi, kişinin kendi üzerinde düşündüğü, hedefi olan ve kişiye farkındalık kazandıran bir süreçtir. Klinik görüşme çerçevesinde terapist, yargılamayan, öğüt vermeyen, tarafsız, açık bir tutum içerisindedir; danışanın ahlaki, toplumsal ve dini değerleri karşısında tarafsızdır ve terapistin özel yaşamı gündeme gelmez. Bu açılardan da terapist, danışanın yakın çevresindeki kişilerden ayrılmaktadır. Bu farklılıklar terapiye başvuran kişinin iç dünyasında yaşadıklarını söze dökmesini kolaylaştırır.
Terapide sadece konuşuluyor mu? Terapistler konuşma harici başka hangi yöntemleri kullanırlar?
Çoğu psikoterapi tekniği yöntemi olarak karşılıklı konuşma şeklinde iletişimi kullanırlar. Ancak psikoterapide kişinin yaşı, eğitimi ve şikayetiyle bağlantılı olarak farklı terapi yöntemleri de kullanılabilir. Psikodrama, EMDR, hipnoterapi, sanat terapisi bunlardan bazılarıdır. Psikodrama, bireylerin yaşadıkları sorunlarını ve çatışmalarını bir grup ortamı içinde, dramatik canlandırmalar yoluyla yeniden ele alıp sorgulama ve sahneleme biçimidir. EMDR, terapistin danışanın gözlerini sağa ve sola hareket ettirmesiyle ya da dikkatin bir yönden diğer bir yöne aktarılmasını sağlayan çeşitli aletlerle beyninin her iki yarım küresinin hafifçe uyarılması ve rahatsız eden duygulara yoğunlaşmasını sağlamasıdır. Hipnoterapi bireyin hipnoz altındayken yapılan terapisidir. Sanat terapisinde ise bireyin duygu ve düşüncelerinin kullanılan sanat tekniği aracılığıyla dışavurumu sağlanmaktadır. Çocuklar ise henüz yetişkin gibi sorunlarını sözelleştiremediğinden çocuğun endişelerini, duygu ve düşüncelerini daha iyi anlayabilmek için oyun terapisi kullanılır.
Psikoterapist ne demektir? Terapist olarak çalışabilmek için hangi okulları bitirmiş olmak gerekir?
Psikoterapi eğitimi almış, psikoterapi uygulama becerisi ve yeterliliğine sahip psikiyatr ya da psikologlara psikoterapist denir. Psikoterapi ayrı bir uzmanlık gerektirir, diğer bir deyişle her psikolog terapist değildir ve psikoterapi yapamaz. Uluslararası standartlara göre en az 3-5 yıl arasında, derinlemesine bir eğitimi (kuramsal eğitim, süpervizyon, bireysel terapisi) kapsar. Günümüzde psikoterapi denildiğinde farklı meslek gruplarından ya da uygulamalardan bahsedilse de (yaşam koçluğu, danışmanlık gibi) psikoterapistin geçtiği bu eğitim süreci nedeniyle psikoterapi danışmanlıktan ayrılmaktadır.
Terapinin sıklığını belirleyen nedir?
Psikoterapi “seans” adı verilen, süresi sabit zaman dilimleri içinde uygulanır. Seansların süresi kurumdan kuruma değişse de ortalama süre 45 veya 50 dakikadır. Terapinin sıklığı danışanın terapiye başlarken getirdiği sorunlara ve kullanılan terapi yöntemine göre değişecektir ancak seanslar sabit bir sıklıkla tekrarlanır. Genellikle görüşme sıklığı haftada bir olmaktadır ancak günümüzde kullanılan terapi yöntemlerine göre bu sıklık haftada iki ya da üç seans olarak da uygulanmaktadır. Terapi sürecinin uzunluğu da danışanın ihtiyacına göre belirlenir. Gayret ve sabır gerektiren böyle bir çalışma uzun dönemli ve yoğun bir terapi sürecini gerektirir. Psikolojik süreçler yavaş değişebildiği için çalışmaya bir zaman tanınması gerekir.
Terapist olarak adlandırılan kişinin özellikleri nelerdir?
Terapist mesleki sınırlarını bilen, ne yapıp ne yapmayacağının, kendi ruhsal süreçlerinin farkında olan bir kişi olmalıdır. Terapi sürecinden fayda sağlanabilmesi için terapist ile danışan arasında bir güven ilişkisinin kurulması oldukça önemlidir. Terapistin danışana güven duygusu vermesi, danışana anlaşıldığını, gerçekten işitildiğini hissettirmesi gerekmektedir. Terapistin bir başkasının içinde bulunduğu duyguları ve davranışları anlayabilmek için bunları içselleştirmeye istekli olması, duyarlılıkla donanmış olması terapi süreci için oldukça önemlidir.
Terapi esnasında paylaştığım bilgilerin terapist tarafından başkaları ile paylaşılma riski var mıdır? Terapi öncesinde veya seansların devamı esnasında alınan bilgilerin lehime veya aleyhime kullanılma durumu olabilir mi?
Psikiyatrinin etik kuralları gereği yapılan görüşmelerin, terapist ve danışan arasında kalması gerekmektedir. Psikiyatrist ve psikologların danışanları ile aralarındaki görüşmeleri, hasta ile ilgili bilgileri kimseyle paylaşmamaları, mesleki gerekliliktir. Psikiyatride tedavinin sağlıklı bir şekilde yürüyebilmesi ve olumlu sonuç alınabilmesi için karşılıklı güven ilişkisi çok önemlidir. Aynı zamanda kişilerin özel hayatlarıyla ilgili gizli tutulması gereken bilgilerin herhangi bir platformda yazılı veya sözlü olarak paylaşılmasını yasaklayan bazı düzenlemeler de vardır. 18 yaşın altındaki ergen danışanlardan alınan bilgilerde eğer danışanın hayati bir riski söz konusu ise danışanın izni alınarak aile ile paylaşılabilir. 18 yaşından gün almış olan danışanlar hakkında bilgiler ise aile ile paylaşılmaz. Tüm bu nedenlerden dolayı danışandan alınan bilgilerin danışanın lehine ya da aleyhine kullanılması söz konusu değildir.
Terapi verilen yerin fiziki şartları terapide ne kadar önemlidir? Neden ben kendi evimde terapi alamıyorum?
Psikoterapi ilişkisi özel ve gizli bir ilişki olduğundan terapi süreci tüm koşulları ile bu ilişkiye uygun özel bir ortamda sürdürülmelidir. Bu ortam, bu amaç için düzenlenmiş uygun bir odada olmalıdır. Terapi odası terapist ile danışanın karşı karşıya oturabilecekleri bir şekilde döşenmiş, dış etkilerden korunmuş, girişi ve çıkışı kolay, dışarıya fazla ses geçirmeyen bir oda olmalıdır. Terapi sürecinin yapılandırılmış bir çerçevesi (süresi, sıklığı, görüşme yeri, ücreti gibi) bulunduğundan ve terapist, terapi süreci ile ilgili tüm ahlak ve gizlilik kurallarına kesinlikle uymak zorunda olduğundan, bu süreç danışanın evinde yürütülemez.
Birçok kişi, bir uzmana danışmak için kırılma noktasını bekler, durum içinden çıkamadığı zaman psikoloğa başvurur. Terapi tabiki kriz durumlarında yardımcı olacaktır fakat ne kadar erken yardım talebinde bulunursanız, sorunlarınızın çözümü o kadar hızlı ve kolay olur. Önceden fark etmediğiniz, ancak son zamanlarda kendinizde gözlemlediğiniz değişiklikler varsa, birşeyler yolunda gitmemeye başladıysa mutlaka bir uzmana danışmanızda fayda var demektir.
Terapi bir keşif sürecidir. Burada izlenecek yol belirlenirken, kişiye terapi süreci ile ilgili ayrıntılı bilgiler aktarılır ve problem listesi belirlenir. Terapi sonunda hedeflenen noktalar, uygulanacak testler belirlenir. Başvuru şikayetine göre terapideki yöntemler uzman tarafından belirlenir. İlk görüşme oturumunda elde edilen bilgi ve aktarımlar kişiye detaylı olarak iletilir. Bu seansların süresi 45 dakika sürer, ancak bazı durumlarda zaman azaltılabilir ve uzatılabilir. Terapiler, bireysel terapi, ergen terapisi, çocuk terapisi, aile terapisi, çift terapisi, grup terapisi ve olarak gerçekleştirilebilir.
Güven, zamanla kurulan bir bağdır. Terapide güven, terapi sürecinin temelini oluşturur. Gizlilik, terapideki en önemli etik kurallar arasında yer almaktadır. Toplumdaki önyargılar sebebi ile psikoloğa gitme konusunda ki genel endişeler dışında, acaba terapistime her şeyi anlatabilir miyim? Anlattıklarımı başkalarına anlatır mı? Benimle ilgili ne düşünür? .. gibi sorulara verilebilecek en net yanıt, tüm psikologlar öğrenim hayatları boyunca etik ilkeleri benimserler, terapi sürecinde herkes terapistine güvenebilir, her şeyi anlatabilir ve anlattıklarınızın başkalarına aktarılmayacağı konusunda içiniz rahat olabilir.
Ne yaparsanız yapın problemin önüne geçemiyor, bazı olumsuzlukların içinden çıkamıyorsanız sorunun daha derinlerde olabileceğini düşünüyorsanız bir uzmandan yardım almanız çok daha sağlıklı olacaktır. Üstelik zaman kaybetmeden probleme müdahale etmek bu süreci daha çabuk atlatmanızı sağlayacaktır.
Sorunların etkisini tümden ortadan kaldırabilmek ve çözüm üretebilmek için zamanın geçmesi kendi başına yeterli değildir. Problem, kişinin baş edemeyeceği büyüklükte olabilir ki; böyle bir durumlarda mutlaka profesyonel destek alarak çözüm yollarını öğrenmek ve deneyimlemek doğru olacaktır. Sorun, zamanla ilk etkisini yitirse de bilinçaltındaki etkisini incelemek her zaman fayda sağlayacaktır.
Eğer bu soruyu kendinize sorabiliyorsanız problemin farkındasınız ve çözmeyi istiyorsunuz demektir. Sorunu çözmeyi istemek değişimin temelini oluşturur. Sonuçta kişi istemediği sürece değişim de mümkün olmayacaktır. Unutmamak gerekir ki, farkındalık varsa değişim var demektir.
Kişi problemin kaynağının temel sebebinin karşısındakinin tavır ve tutumları olduğunu söyleyebilir. Çok önemli bir kısım, problemin kaynağının ‘biz’ çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini düşünmez. Bu kısımda, öz eleştiri yapamayan taraf olmak bile, bir terapi gündemini oluşturabilir.
Bu tamamen sizin terapinize getireceğiniz probleme bağlı olarak değişkenlik göstermektedir. Bir diğer süreci belirleyen unsur da süreci kabullenme, terapiye yanıt verme, verilen ev ödevleri süreci belirler.
Sicile işlenen herhangi bir durum söz konusu değildir. Terapide gizlilik ilkesi kapsamında korunmaktasınız.
Olumsuz durumları bastırmak, inkar etmek, su yüzüne çıkmasına engel olmak, problemin sürekli orada mevcut haliyle hayatımıza eşlik etmesini sağlar. Oysa, terapideki asıl amaç ertelenen, korku ve kaygı yaratan, bahanelerle görmezden gelinen konuları bilinçaltından çıkarıp atmaktır. Kişi o zaman daha iyi hissedecek, problem çözme becerileri edinmiş olacaktır.
Terapi mutluluk vaat etmez. Bazen derin konuların, üzeri örtülmüş konuların yeniden konuşulması kişiyi zorlayabilmektedir. Ama unutmamak gerekir ki, konuşulmayan her konu içimizdeki mutsuzluğun sebeplerini oluşturacaktır. Bu yol inişli çıkışlı ve engebeli bir yola benzer. Kişi bazen anlatıp rahatlar, mutlu olur. Bazen acıları anlatırken yeniden deneyimler, bazen karamsarlığa kapılır, bazen umut dolu olur. Bunların hepsi terapinin doğası gereği oldukça normaldir.
Terapi kişinin geleceğine yaptığı en değerli yatırımdır. Bu ücreti ödemek, danışanın sorumluluk almasını aşılarken, yaşam kalitesini arttıran her tecrübenin de bir kazanç olduğunu belirtmekte fayda var.
Etik ve güvenli terapi ortamı denildiği zaman terapistinizin sizi yargılamadan, eleştirmeden dinlemesi, hayat tercihlerinizi sorgulamak yerine size nasıl yardımcı olacağına odaklanmasını da kapsar. Psikoloğunuzun siz konuşurken sorunun neden kaynaklandığına, ne anlatmak istediğinize, problem çözümünüze odaklandığından emin olabilirsiniz.
Uzm. Kl. Psk. Aslıhan BEREKETOĞLU